Çocuk Ergen Ruh Sağlığı

Çocuklarda aşırı hareketlilik olarak ta bilinen hiperaktivite ciddi bir uyum sorunu ve okul başarısında düşüklüğe neden olabilmektedir.

Aşırı hareketlilik 16 yaşından sonra durabilmektedir. Bu yavaşlama çoğumuzun sandığı gibi çocuğun doğru davranışları fark etmesi, aldığı eğitim ya da doğru yönlendirme ile ilgili değildir. Bu yavaşlama büyük oranda beyindeki değişikliğe bağlıdır. Beyindeki bu değişiklik kısmen alınan eğitim ve kişilik olgunlaşmasına bağlı iken ağırlıkla olarak bu değişim beynin genetik kodlaması ile ilgilidir.

Aşırı hareketlilik ile anlatılmak istenen çocuğun ya da erişkinin ortama ve duruma uygun bir hareketlilik sağlayamamasıdır. Çocuk kendine dur diyememektedir. İçinden geldiğini belirttiği bir hareketlilik isteğini engelleyememektedir. Bir enerji artışı gözlenmektedir. Dışarıdan bakıldığında bu durum koşuşturma, hareketli oyunlara yönelme, yerinde duramama olarak algılanmaktadır.

Aşırı hareketlilik her zaman yalnız başına var olan bir özellik ya da sorun değildir. Çoğunlukla bu duruma;

Öfke patlamaları, Sinirlilik, İnatçılık, Uykusuzluk, Küfürlü konuşma, Neşe ve keyiflilik, Huzursuzluk, İç sıkıntısı, İsteksizlik, Mutsuzluk, Kaygı ve endişe, dikkatsizlik gibi belirtiler eşlik edebilmektedir.

 

Hiperaktivite çocukta uzun ya da kısa aralıklarla tekrarlayarak gidebilir. Yani çocuk birkaç saat, birkaç gün, hafta ya da ay değişen aralıklarla hareketlilik dönmelerine girip çıkar. Ya da aralıksız bir şekilde mütemadiyen hiç durmadan sürekli bir hareketlilik halindedir. Çocuğun hareketsiz olduğu dönemler sıkıntılı ve keyifsiz olduğu dönemlerdir. Bu dönemlere; Yorgunluk, Karamsarlık, Kuruntu ve endişeler, Belirli ya da belirsiz konulara takılıp kalma, Geçmişe ya da bugüne ait konulara odaklanıp kalma, Korkular, İç sıkıntısı, Dikkatsizlik, Uykuya eğilim ya da uykusuzluk, Unutkanlık, Sakarlık, Öfke patlamaları, İçe dönüklük, Kendine ya da çevresine zarar verme eğilimi, Kaka kaçırma, Kekemelik, Kalp çarpıntıları, Karın ağrıları, Baş ağrıları, Nefes alıp vermede güçlük gibi depresif belirtiler eşlik edebilir.

Aşırı hareketlilik durmaksızın devam etse de çocuk dönem dönem;

Keyifsizlik, İsteksizlik, Karamsarlık, Kuruntu ve endişe, Mutsuzluk

Değişik ya da belirli konulara takılıp kalma devam edecektir. Bu kısa ya da uzun aralıklarla ataklar halinde gelen ruhsal sıkıntı halleri aslında birer depresyon ataklarıdır.

Hiperaktivite bir davranış özelliği olarak değerlendirilebileceği gibi bir ruhsal sorun olarak da görülebilir. Özellik mi? Sorun mu? Cevabı uyum sorunlarına ve okul başarısına yol açıp açmadığı ile ilgilidir. Sorunlara yol açıyorsa tedavi edilmeli. Yok eğer hiçbir sorun yol açmıyorsa müdahale edilmemelidir.

Hiperaktivite beynin ürettiği bir ruh ve davranış halidir. Yani genetiktir.

Tedavi

Tedavide davranış terapisi ve ilaç tedavisi oldukça yüz güldürücü sonuçlar vermektedir

Dikkat eksikliği bir beyin hastalığıdır. Doğuştan gelen bir hastalıktır. Çocuğun yardım almadan iradesi ile üstesinden gelebileceği bir hastalık değildir. Yardım alınmadan çocuğun ailenin ya da öğretmenin göstereceği çaba zaman kaybından başka bir şey değildir. Tüm çabalar hayal kırıklığı ile sonuçlanır. Çocuk ve aile bu süre zarfında gereksiz yere yıpranırlar.

Dikkat eksikliği bir odaklanma güçlüğüdür. Çocuk ergen yada erişkinler sevdikleri konulara odaklanmaktadır zorlanmazlar. Saatlerce hoşlandıkları ve keyif aldıkları şeyler her ne ise saatlerce o şey üzerinde zaman geçirebilirler. Oysa sevmedikleri görev ve ödev olarak verilen konularda çok çabuk sıkılırlar. Dikkat eksikliği denen rahatsızlık sevilmeyen görev ve sorumluluk olarak verilen ödev ve uğraşlardan çabuk sıkılmak ve yapmak istememektir. Bu nedenle dikkat eksikliği olan çocuklar ya da ergenler ya hiç ders çalışmak istemez ya da bazı dersleri çalışabilirken bazı dersleri hiç çalışamazlar. Ya da bazen hemen hemen tüm dersleri çalışabilirken bazen hiç birini çalışmak istemezler. Ders başına otursalar bile çok kısa sürede 10-15 dakika içinde dersten sıkılırlar.. Tuvalet ya da su içme gibi gerekçelerle sık sık derse ara verirler. Dikkat eksikliği olan çocukların aileleri ve öğretmenleri sıklıkla çocukların zeki olduklarını ama çalışmadıkları için başarılı olamadıklarından yakınırlar.

Dikkat eksikliği olan çocuklar ve ergenler ara ara yada sürekli bir olarak aşağıda ailelerin ya da öğretmenlerin dile getirdikleri sorunları yaşayabilirler.

Ders sırasında sınıf içinde konuşma, Ders sırasında sınıf içinde gezinme, Sınıf arkadaşları, kardeş ya da yakınları ile kavga etme

Şiddete eğilimli olma, Söz kesme, İsteklerinde ısrarcılık, Alınganlık, Ara ara durgunluk, Değişken davranışlar, Ders çalışma, isteksizliği, Üşengeçlik, Unutkanlık, Birkaç kez seslenilmesine karşılık yanıt vermede gecikme, Çabuk sıkılma, Sabırsızlık, Hareketlilik, Yerinde duramama.

Dikkat eksikliği olan çocukların büyük bir çoğunluğu çok istemelerine rağmen derslerinde başarı göstermede ve uyum sağlamada zorlanırlar. Çünkü ellerinden bir şey gelmez. Çok çabalasalarda sorunların üstesinden gelemezler. Aileler ve öğretmenler dikkat eksikliği olan çocuklara yaptıkları uyarılardan sonuç alamamaktan yakınırlar.

Dikkat eksikliği bir beyin rahatsılığı olduğundan çocukların kendilerinin ailelerinin ya da öğretmenlerin gösterdikleri çabaların tedaviye katkıları yoktur. Kriz anlarının ertelenmesi ya da geçiştirilmesi dışında bir işe yaramazlar.

Sorunun çözümü ya da tedavisi psikiyatrist çocuk ve ergen terapisti öğretmen ve aile işbirliği ile sağlanır.

Çocuk ve ergen aile ile birlikte ilk önce psikiyatrist tarafından değerlendirilir. Sonrasında psikolog tarafından uygulanan psikometrik testlere yapılır. Ailenin ve öğretmenin dolduracağı formlar psikiyatrist tarafından değerlendirilir. Yapılan psikometrik ölçümler, aile ve çocuktan alınan bilgiler, formların değerlendirilmesi neticesinde tedavi programlanır.

Tedavide hastalığın şiddeti ve akademik başarı ile uyumu etkileme düzeyi dikkate alınarak ilaç tedavisine ihtiyaç duyulup duyulmayacağına karar verilir. Tedavide ilaç ve psikoterapi birlikte uygulanabileceği gibi, psikoterapi yalnız başınada uygulanabilir.

Obsesif kompulsif Bozukluk

Kişilerin aklına istenmeden gelen ve kişiyi rahatsız eden ya da verdiği rahatsızlığı gidermek için onu bir şey yapmaya iten ruhsal bir rahatsızlıktır. Bunların en bilineni temizlik takıntılarıdır. Ellerinin kirli olduğu, kir bulaştığı ya da temizlediği lavabo, bardak ya da çarşafların temizlenmediği takıntısı ile tekrar tekrar ellerini yıkayan ya da ev temizleyen kişiler bu tipten bir rahatsızlığın en iyi örnekleridir.


Yine bu türden takıntılara;

Tekrar tekrar kapı ve muslukları kontrol etme,

Namaz kılarken aklına Allah ile ilgili cinsel içerikli düşünceler-küfürler gelme,

Yakınlarına bir şey olabileceği korkusu ile belli bazı davranışları tekrar tekrar yapma örnek olarak gösterilebilir.

Özellikle temizlik ile takıntılar rahatsızlığı yaşayan kişi tarafından “bir kadın temiz olmalıdır”, “Sağlıklı bir ortam için temizlik gereklidir”, “ temizlik dinin gereğidir” gibi normalde herkesçe kabul görebilecek fikirlerle açıklanmaya çalışılmaktadır. Çevre bu türden rahatsızlığı olan kişileri adlandırırken temizlik düşkünü değerlendirmelerde bulunmaktadır. Bir kişilik özelliği imiş gibi sunulmaya çalışılan bu durum hem kişi hem de onunla yaşayanlar açısından ileriki dönemlerde kâbusa dönüşme potansiyeli taşımaktadır. Kişinin zamanını enerjisini ve parasını çalan bu abartılı ve kontrol edilemez durum gerçekte bir kişilik özelliği değil rahatsızlıktır.


Saplantı Zorlantı Rahatsızlığının nedeni nedir?

Saplantı zorlantı rahatsızlığı annesi ya da babası da böyleydi ile açıklanamaz. Yapılmadığında rahatsızlık veren ya da irademiz dışında beynimizin ürettiği bu sıkıntılı hal büyüklerden öğrenilemez. Bu rahatsızlığı yaşayan kişinin ebeveynleri de böyle ise bu durum olsa olsa genetik ile açıklanır. Yani kalıtımsaldır yani ailevidir. Ama asla zor bir geçmiş, sorunlar, problemli ebeveynler ile büyüme ya da büyükleri model alma ile açıklanamaz. Saplantı zorlantı rahatsızlığı tamamen beynin bir ürünüdür. Toplumun %1-3 ünü ilgilendiren bir ruhsal rahatsızlıktır. Saplantı zorlantı rahatsızlığı olan bir kişide aynı zamanda depresyon rahatsızlığı da mevcuttur. Çünkü bu rahatsızlığı yaşayan kişiler aynı zamanda dönem dönem isteksiz, sıkıntılı, yorgun, uykusuz, çok uyuma, iştahsız, çok iştahlı, sinirli, evhamlı, alıngan, sinirli olabilmektedirler. Yani depresyon olmadan saplantı zorlantı rahatsızlığı olmaz. Saplantı zorlantı rahatsızlığı depresyon üreten bir beynin ürünüdür.


Saplantı Zorlantı Rahatsızlığının tedavisi

Bu rahatsızlıkta ağırlıkla uygulanan yöntem ilaç tedavisi ve psikoterapinin birlikte uygulanmasıdır. Hafif vakalarda tek başına psikoterapi yeterli olabilirken, ağır vaklarda bu mümkün olmamaktadır.

Kaka kaçırma gerçekte bir depresyon belirtisidir? Diyelim ki çocuğunuz tuvalet alışkanlığı kazanmış olsun. Bir zaman hiç kaka kaçırmayan çocuk şimdilerde kaka kaçırmaya başladı ise, çocuğunuzun depresyon geçiriyor olduğundan şüphelenebilirsiniz. Kaka kaçırma çocuğun kakasının parça parça külotuna dökülmesi demek olduğu gibi aynı zaman da külotuna sürülmesi de demektir.

Tuvalet alışkanlığı ne demektir? Çocuğun kakasını haber vermeye başlaması ya da kakası geldiğinde kendiliğinden tuvalete gitmesi ve kakasını yapması çocuğun tuvalet alışkanlığı kazandığı anlamına gelir. Eğer çocuk tuvalet alışkanlığı kazandıktan sonra kakasını altına kaçırıyorsa bu normal değildir. Peki, anormal midir? Evet.

Çocuğun kaka kaçırmaya başlaması asla dikkat çekmek için değildir.

Çocuğun kaka kaçırmaya başlaması asla bir başka kardeşin doğumu ile ilgili değildir.

Çocuğun kaka kaçırmaya başlaması asla kardeşini kıskanması ile ilgili değildir.

Çocuğun kaka kaçırmaya başlaması asla oyuna dalması ile ilgili değildir.

Çocuğun kaka kaçırmaya başlaması asla haylazlık değildir.

Kaka kaçırma bir depresyon belirtisi ise çocukta depresyon ile ilgili başka hangi belirtileri aramak gerekir.

Kaka kaçıran depresyondaki bir çocukta diğer depresyon belirtileri;

Laf geçirmenin mümkün olmadığı sürekli bir hareketlilik hali

Huzursuzluğun eşlik ettiği orayı burayı karıştırma hali

Zaman zaman oluşan yersiz korku ve endişeler

Uykusuzluk ya da gün içinde uyuklama halleri

Zaman zaman oluşan içe kapanma halleri,

Ders çalışırken çabuk sıkılma ya da sık sık derse ara verme

Zaman zaman içinin sıkıldığını söyleme

Ders başarı grafiğinin sürekli değişmesi bazen yüksek not bazen düşük not alma

Kekemelik

Zaman zaman konuşurken heyecanlanma

Sinirlilik

Kardeşleri ile ya da sınıf arkadaşları ile sık sık kavga etme

Avuç koltuk altı ya da vücutta terleme

Kalp çarpıntıları ya da ellerde titreme

Zaman zaman oluşan kalabalıklarda sıkılma hali

 

Çocukta kaka kaçırma söz konusu olduğunda yukarıda saydığımız depresyon belirtileri ebeveynler tarafından dikkatle gözlenmelidir.

Keza gün içinde oluşan idrar kaçırmaları da zaman zaman kaka kaçırmalara eşlik etmektedir. Geçe idrar kaçırmaları depresyon belirtisi olmayabilir ama gün içinde idrar kaçırmaları tıpkı kaka kaçırma gibi bir depresyon belirtisi olarak değerlendirilmelidir. Bu durumda gün içindeki idrar kaçırması da depresyon açısından değerlendirilmek zorundadır.

 

Kaka kaçıran ya da gün içinde idrar kaçıran çocuğa asla sert davranılmamalı ve korkutulmamalıdır. Ayıplayıcı davranışlarda ya da sözlerde bulunulmamalıdır. Diğer depresyon belirtileri tespit edildiğinde bir ruh sağlığı uzmanı ile bağlantıya geçilmelidir. Uzmandan alınacak direktifler doğrultusunda hareket edilmelidir. Aksi bir yaklaşım yani sorunu kendimizin çözmeye çalışması zaman kaybı demektir. Bu arada çocuğa yöneltilmiş baskı ve uyarılar sorunun daha da şiddetlenmesi ve uzamasından başka bir işe yaramayacaktır.

Kaka kaçırma yüzde yüz tedavi edilebilir bir rahatsızlık belirtisidir.

Gece altını ıslatma çocukluk çağının oldukça sık karşılaşılan sorunlarından biridir. Beynin ve mesanenin gelişim aşamaları dikkate alındığında 6–7 yaşa kadar olan idrar kaçırmaları ya da gece altını ıslatmalar normal kabul edilmektedir. Bu yaştan sonra süren altını ıslatmalar aşağı yukarı her gece sürüyorsa yine ruhsal rahatsızlık olarak kabul edilmelidir.

Altını ıslatma davranışı gün içinde de olabilmektedir. Bazen hem gece hem gündüz altını ıslatmalar çocuklarda görülebilmektedir. Gündüz altına kaçırmalar aileler tarafından çocuğun oyuna dalma durumu ile ilişkilendirilmektedir.

Altını ıslatma çocuk açısından da oldukça sıkıntı verici bir durumdur. Ailelerin bu soruna karşı gösterdiği tepki sorunun çözümünü güçleştirdiği gibi kolaylaştırabilmektedir de. Çocuklarda utanma duygusunun giderilmesi ailenin bu yaşlarda bu türden sorunların olabileceğine ilişkin bilgi ve güven vermesi ile kısmen çözüme ulaştırılabilir.

Çocuklarda altına ıslatma davranışı özellikle 6’lı yaşlardan sonra aşağıda sıralayacağımız ruhsal sıkıntılar ile beraber seyrediyorsa bir başka ruhsal rahatsızlığın belirtisi olarak değerlendirilmelidir.

Çocuk uzun ya da kısa aralıklarla;

Sinirlilik

Huzursuzluk

İç sıkıntısı

Yersiz korku ve endişeler

Karamsarlık

Dikkat eksikliği

Sağa sola çarpmalar

Kendine veya çevresindekilere zarar vermeye yönelik davranışlar

Yorgunluk

İsteksizlik

Keyifsizlik

Ders başarısında aynı dersten bir yüksek bir düşük not alma

Kaka kaçırma

Kekemelik

Tırnak yeme belirtileri gösteriyorsa idrar kaçırma ya da altını ıslatma davranışını bir depresyon rahatsızlığını belirtisi olduğu düşünülmelidir.

Tedavi

Altını ıslatma ailenin doğru yönlendirilmesi bazen de ilaç tedavisi ile yüz güldürücü sonuçlar vermektedir.

Tırnak yeme davranışı çocuklarda oldukça sık karşılaştığımız davranışlardan biridir. Tırnak yeme davranışına çoğunlukla sıkıntı, sinirlilik, heyecan ve endişe eşlik etmektedir. Bu davranış bazen çocuklarda parmakların tamamen tırnaksız kalmasına neden olabilmektedir. Bu durum rahatsızlığın şiddetine ilişkin bilgi vermektedir.

Tırnak yeme davranışı ruhsal rahatsızlık belirtisidir. Tırnak yeme kendi başına bir rahatsızlık olmaktan ziyade bir psikiyatrik rahatsızlığın öne çıkan belirtilerinden biridir.

Aileler biraz dikkatle baktığında, uzmanlarda biraz daha fazla sorguladıklarında tırnak yeme davranışına eşlik eden depresyon belirtilerini fark edebilecektir.

Çocukta sık ya da uzun aralıklarla aşağıdaki belirtiler gözlemleniyorsa bir depresyon rahatsızlığından şüphelenmelidirler.

Sinirlilik

Korkular

Endişeler

Takıntılar

Yorgunluk

İsteksizlik

İnatçılık

Okul korkusu

Karamsarlık

Özgüven kaybı

Dikkat eksikliği

Alınganlık

Her şeyi büyütme

Nedeni açıklanamayan karın ağrıları

Kaka kaçırma

Nedeni açıklanamayan kalp çarpıntıları

Nedeni açıklanamayan ishaller

Nedeni açıklanamayan soluk alma sıkıntıları


Tedavi

Tırnak yemenin önüne geçmek için aileler değişik çarelere başvurmaktadırlar. Çocuğa oje sürmek, eldiven giydirmek ya da çocuğun ellerini bantlamak en sık başvurulan yöntemlerdir. Ailelerin çoğunluğu çocuklarını sürekli ikaz ettiklerinden ama sonuç alamadıklardan söz etmektedirler. İkazlar ve uyarılar tırnak yeme davranışını şiddetlendirmekten başka bir işe yaramamaktadır.

Bir uzman kontrolünde yapılacak psikoterapi ya da ilaç tedavisi yüzde yüze varan oranlarda cevap vermektedir.

Parmak emme davranışı çocukluk çağının sık karşılaşılan sorunlu davranışlarından biridir.

Ebeveynlerin oldukça sık olarak dile getirdikleri masum bir davranış gibi gözüken bu sorun aslında ruhsat bir rahatsızlığın belirtisi olabilir. Parmak emme davranışı süreğen bir hal aldığında parmakta tahribe kadar varabilmektedir.

Çocuğun bu davranışı engellenmeye kalkıldığında çocuk huzursuz olmaktadır. Ve ısrarla parmağını emmeye devam etmektedir.

İlerleyen yaş ile birlikte çocuğun bu davranışını terk edeceği umulmaktadır. Oysa bu davranışın terk edilişinin çocuğun olgunlaşması ile bir ilgisi yoktur. Olsa olsa çocuğun emme davranışı üzerinde hâkimiyeti artmaktadır. Bu da çocuğun olgunlaşmasından çok beynin olgunlaşması ile ilgili olmaktadır.

Dikkat edilirse parmak emme davranışına çocukluk çağının başka rahatsızlıkları da eşlik eder. Çoğunlukla da parmak emme davranışı çocukluk çağı depresyon rahatsızlığının belirtisidir.

Çocukluk çağı depresyon belirtileri bu nedenle aile tarafından tanınmalı ve dikkatle izlenmelidir.

Çocukluk çağı depresyon belirtileri;

Ara ara ortaya çıkan konsantrasyon sorunları

Ders çalışma isteğinin dönem dönem ya da sürekli olarak olmaması

Aynı dersten bir zaman yüksek not bir zaman düşük not alma

Değişken bir ruh halinin mevcudiyeti

Zaman zaman yorgunluk ya da aşırı hareketlilik dönmelerinin varlığı

Yersiz korku ve endişeler

Kavgacılık

Öfke patlamaları

Zaman zanman iç sıkıntısından ya da içinin sıkıldığından söz etme

Kaka kaçırma

Uykusuzluk ya da gün içinde uyuma nöbetleri

Arkadaşları ile uyumsuzluk

Yalnız kalma ya da karanlık korkuları

Çocukluk çağının bu sık ya da uzun aralıklarla tekrarlayan problem ruhsal yaşantıları ebeveynler için uyarıcı olmalıdır.


Parmak emme davranışın nedeni?

Çocukluk çağının “masum” davranışı olarak algılanan parmak emme gerçekte altta yatan depresyon rahatsızlığını belirtisi olabilmektedir. Ve bu türden davranışların nedeni genetiktir. Aileden ya da çocuğun karakterinden kaynaklanmamaktadır.


Tedavi

Parmak emme davranışın tedavisinde çocuğun dikkatini farklı konulara yönlendirme bir çözüm olabileceği gibi gerçek çözüm altta yatan çocuk çağı depresyonun tedavisidir. Bu da psikoterapi, danışmanlık ve medikal tedavidir.

Ailelerle yaptığımız görüşmelerden size birkaç örnek aktaralım.

“Ne olduysa bu yıl oldu. Geçen sene dersleri çok iyiydi. Sene başından beri ders çalışmıyor. Öğretmeni de bu çocuğa bir şeyler oldu, diyor. Derse karşı ilgisiz, uyarılarımızı dikkate almıyor. Sürekli sıkıldığını söylüyor. Gün içinde uyumaları arttı. Daha sinirli ve asabi bir hal aldı. Ne diyorsak bizi tersliyor.”

“Geçen yıldan beri içine kapandı. Artık eskisi gibi başarılı değil. Notları çok düştü. Odasına kapanıp kimse ile görüşmek istemiyor. Nedir bu halin diye sorduğumuzda, üzerime gelmeyin deyip işin içinden çıkıyor. Ne yapacağımızı bilemez haldeyiz”

“Kendine kötü arkadaşlar edinmiş. Eskiden çok uysal söz dinleyen bir çocuktu. Derslerini asmaya başlamış. Okula gitmek istemiyor. Ben okumayacağım, diyor. Bir kız arkadaşı olduğunu duyduk. Onunla da sürekli kavga halindeymiş. Aklından O kızı çıkaramıyor. Bütün bunlar nasıl oldu, anlayamıyoruz. O uysal çocuk gitti, yerine başka biri geldi.”

Çocuklarımızın ders başarılarındaki düşmeye her zaman başka huy değişiklikleri de eşlik eder. Bunlar neler mi? Bir bakalım.(Unutmadan söyleyelim. Aşağıda sıralayacağımız davranış değişikliklerinin hepsi, çocuğumuzda bulunacak diye bir şey yok. Sadece bunların bazıları ders başarısızlığı ile birlikte gözükecek. Buna dikkat edelim!)

—Yakın ya da son zamanlarda başlayan huzursuzluk ve sinirlilik.

—Alınganlık, her şeyin batması, ne dense ters anlama

—İçine kapanma, yalnız kalmayı isteme, odasına çekilme

—Anne baba ya da onlardan biri ile sürekli bir zıtlaşma ve kavga hali içinde bulunma

—Derslere karşı ilgi kaybı

—Önceden zevk aldığı şeylere karşı ilgi ve istek kaybı

—Bilgisayar başından kalkmama

—Sorumluluklarını aksatmaya başlama

—Geçmişte ya da bugünlerde yaşadığı konuları aklından çıkaramama

—Gün içinde uyuklama ya da uykuya dalmada güçlük, kesik kesik uyuma

—Abartılı ve yersiz korkular, yakınlarını kaybedeceği ya da derslerinde başarısız olacağı korkusu

—İştah artışı ya da kaybı

—Karanlıktan ya da yalnız kalmaktan korkma

—Çabuk sıkılma

—Tikler

—Altına kaka kaçırma ya da külotuna kaka sürülmesi

—Tırnak yeme, tırnak etlerini yolma

—Karamsarlık

—Kendine güvensizlik

—Kararsızlık

—Derslerde ve sınavlarda heyecanlanma

—İçinin sıkıldığından can sıkıntısından söz etme

—Sürekli huzursuz bir hareketlilik içinde bulunma

—Orayı burayı kontrolsüz karıştırma davranışı içinde bulunma

Yakın zamanda ya da şimdilerde ortaya çıkan ders başarısızlığı yukarıda da aktarılmaya çalışıldığı gibi asla tek başına görülen bir durum değildir. Bundan şöyle sonuçlarda çıkarılmamalıdır. Derslerindeki başarısızlık çocuğumuzda bir huy değişikliğine yol açtı. Ya da ruhsal sıkıntıları onun derslerinde başarısız olmasına neden oldu.

Bu cevapların ikisi de yanlıştır. Doğru cevap çocuğumuz zaman zaman depresyona girip çıkmaktadır. Birden bire oluşan derslerdeki başarısızlığında eşlik ettiği, nerde ise huy değişikliğini andıran bu durum, bir ruhsal çökkünlükten başka bir şey değildir.


Peki, depresyon nasıl olurda ders başarısızlığına yol açar?

—Depresyon unutkanlığa yol açarak depoladığımız bilgileri anımsamamızı engeller, bu da bizi sınavlarda başarısız yapar.

—Depresyon konsantrasyon veyahut çabuk sıkılma sorununa neden olarak dinlediklerimize ve okuduklarımıza odaklanmamızı engeller. Böylece yeni bilgileri beynimizin alıp belleğe depolamasını engeller.

—Depresyon beynimizi sürekli gereksiz şeylerle meşgul ettiğinden dikkatimizin yararlı ve gerekli bilgilere yönelmesini engeller.


Çocuğumuz bir kısır döngü halinde sürekli depresyona girip çıktığından başarısızlık ya zaman zaman ya da sürekli bir hal alabilir. Depresyona girip çıkma, gün içinde, günler arasında, haftalar ya da aylar arasında sürgit devam edebilir. Bu durum aynı dersten bazen başarılı bazen başarısız olmaya neden olabilir.


Bir çocuk niye depresyona girer ki, dediğinizi duyar gibiyiz. Depresyon bırakın 7 yaşındaki bir çocuğu 6 aylık bir bebekte dahi görülebilir. Hepimiz, çoğunlukla depresyon dediğimiz ve yukarıda belirtilerini saydığımız ruhsal çöküntüyü dün ya da bugün yaşanılan sorunlara bağlamaya çalışırız. Kısmen doğru olan bu çaba çok belirgin bir eksiklik taşımaktadır. Aslında depresyon harlanmayı bekleyen bir kor gibi beynimizde uyumaktadır. Ve toplumun % 60–70’ i kor halinde bir depresyonla doğmaktadır. Sorunlar bu koru alevlendiren rüzgâr rolü görmektedir. Bazen de beyin bu rüzgâra ihtiyaç dahi duymamaktadır. Yani kendi rüzgârını kendi yaratmaktadır. Böylece bazen ailenin ve çocuğunda ifade ettiği gibi bu zihinsel ve ruhsal değişime anlam verilememektedir.


Depresyon tedavi edilebilir bir ruhsal rahatsızlıktır. Depresyona tedavi yanıtı yüzde yüzdür. Nedenler arayarak geçirilen zaman akıntıya kürek çekmektir. Kafa karışıklığımızın cezasını çocuklarımız çekmemelidir. Geçirilecek her zaman çocuğun rahatsızlığının sürmesine dolayısı ile ders başarısızlığının ve uyum sorunlarının devamına neden olacaktır.

Çocuğun yaşıtları, okul arkadaşları ya da ebeveyn ve kardeşleri ile yaşadığı uyum problemleri oldukça sık karşılaşılan sorunlardır.

Uyum yapabilme yeteneği yaşla birlikte artmaktadır. Çocuğun öfkesini, alınganlığını ya da tahammülsüzlüğünü kontrol edebilmeye başlaması okul çağına girdiği yaşlarda artmaktadır. Kontrol duygusunun gelişmesi 6’lı yaşlardan sonra gerçekleşmektedir.

Hırçınlık, kavgacılık, alınganlık, isteksizlik, korkular temelde uyum sorunlarının yaşanmasındaki temel duygulardır. Çocuklar bu duygularına ve hislerine hâkim olmakta zorlanmaktadırlar. Bu nedenle ebeveynler uyum sorunları olan çocuklarına yardıma ihtiyacı olan çocuklar gibi bakmalıdırlar. Demek oluyor ki uyum sorunları olan çocuklar fren sistemi yeterince gelişmemiş çocuklardır. Bu türden özellikler ise doğuştan gelen ve de sonradan öğrenilebilen yeteneklerdir.

Uyum sorunları olan çocuklar dikkatlice gözlendiğinde başka bazı sıkıntılarda göze çarpar. Çocukluk çağı depresyon rahatsızlığı uyum sorunlarının en sık nedenidir. Bu nedenle aileler çocukluk çağı depresyonunu çok iyi tanımalı ve bilmelidirler.

Biraz dikkatlice bakıldığında uyum sorunu yaşayan çocukların çoğunlukla sürekli bir uyumsuzluk göstermedikleri zaman zaman bu türden sorunları yaşadıkları fark edilir. Bu da bize bu türden çocuklarda depresyon ataklarının var olduğunu işaret edebilir.


Çocukluk çağı depresyon belirtileri;

Ara ara hırçınlık ve kavgacılık

Küsme ya da alınganlık davranışları

Yersiz korku v endişeler

Sorunları büyütme

Karamsarlık

Zaman zaman oluşan özgüven sorunları

Aşırı hareketlilik ya da durgunluk dönemleri

Dikkat eksikliği, konsantarsyon sorunları

Ders başarısızlığı

Okul korkusu

Kaka kaçırma

Kekemelik

Tikler

İsteksizlik dönemleri

Ebeveynlerin dikkatle izlemeleri ve tanımaları gereken depresyon belirtileridir.

Tedavi

Uyumsuzluk sorunu çözümü büyük oranda çocukluk çağı depresyonun tedavisine bağlıdır. Tedavide danışmanlık, duyguların kontrolünü öğrenme ve medikal tedavi önemli yer tutmaktadır.

Korku gündelik aktiviteleri bozmadığı, mesleğin icrasını güçleştirmediği, eğitime devamı engellemediği, ilişkilerde uyum sorunlarına yol açmadığı, yalnız başına hareket etmeyi engellemediği sürece normal olarak kabul edilebilir. Hatta bir dereceye kadar yararlıda bulunabilir. Korkunun kişiyi sonuçları kötü olabilecek olaylardan koruduğunu dahi düşünebiliriz. Yaşamın devamı içinde korku gereklidir.


Korku kişinin enerjisini ve zamanını çalmadığı ya da iç sıkıntısı ve huzursuzluğa yol açmadığı sürece normal kabul edilmektedir. Fakat bunun tam zıddı olduğunda yani korku hayatımızdan zaman enerji çalıp bunun yerine huzursuzluk verdiğinde rahatsızlık olarak kabul edilmektedir.


Zarar görmekten, bedenin bütünlüğünün bozulacağından korkmak ya da ölmekten korkmak bir dereceye kadar anlaşılabilir bir şeyken bu durum aralıklarla fakat sürekli bir şekilde tekrarı hayatı yaşanmaz bir yer haline dönüştürebilmektedir. Hatta kişiler bazen korkunun yarattığı huzursuzluğu ortadan kaldırmak için intiharı düşünebilmekte, intihar edebilmektedirler.

Korkunun böylesi azap verici ve kişinin hayatından vazgeçmesine varacak yoğunluklarda yaşanması korkunun olağan kabul edilmesi gereken bir sınırı olduğunu anlatmaktadır.


Korku çocukluk çağından başlayarak erişkin yaşamda da devam eden bir duygu halidir. Çoğunluk çağında karanlık korkusu ya da yakınlarını kaybedebileceği korkusu çocukluk çağına özgü korkular olarak örnek verilebilir. Erişkin yaşamda ise; şimşek çakmasından korkma, kapalı yer korkusu, köpek korkusu, yalnız kalma korkusu, karanlık korkusu en sık karşılaşılan korkulardır.

Abartılı diye tanımlayabileceğimiz, adeta kişinin düşüncelerinin kilitlendiği korku halleri rahatsızlık olarak kabul edilmelidir. Günlük aktivitelerin yapılmasını, iş gücün yapılmasını ve eğitimin sürdürülmesini engelleyen her korku bir rahatsızlık halidir.

Korku çoğunlukla ilerde gelişebilecek ya da mevcut durumda bir ruhsal rahatsızlığın habercisi olarak değerlendirilebilir.

Korku depresyon olarak bilinen bir ruhsal rahatsızlığın belirtisinden sadece biri olabilir. Bu nedenle korku hali ile birlikte aşağıdaki belirtilerin varlığı dikkatle incelenmelidir.


Korkunun da eşlik edebildiği uzun ya da kısa aralıklarla gelen bu depresif ataklarda;

Yorgunluk

İsteksizlik

Karamsarlık

Yersiz kuruntu ve endişeler

İştah azalması ya da artma

Uykusuzluk ya da uykuda artış

Üşüme ya da karıncalaşma hissi

Baş ağrısı

Kalp çarpıntısı

Ellerde titreme

Göğüste sıkışma ya da nefes darlığı

Ateş basmaları

Sinirlilik


Öfke patlamaları sıklıkla depresif belirtiler olarak uzun ya da kısa aralıklarla tekrarlamaktadır.

Korku hafiften ağır dereceye kadar değişik şiddetlerde kişide var olabilir. Hafif korkular kişinin kontrol altına alabildiğini sandığı korkulardır. Oysa hafif koku hafif grip gibidir. Kişinin günlük yaşamını bozmadığı ve onu elden ayaktan düşürmediği için hafif grip nasıl ayaktan atlatılıyor ise, hafif korkular da böyledir, yani ayaktan atlatılırlar. Ağır korkular ise ağır gripler gibidir. Kişiyi işinden gücünden ederler.


Korkular kişinin elinde olmayan ruh halleridir. Yani korkuya söz geçirmek diye bir şey söz konusu olamaz. Korku beynin bir üretimidir


Tedavi

Korku beynin bir faaliyetidir. Arzu duymak, endişelenmek gibi. Korkular hakkında bilgilendirilmek tedavinin önemli bir parçasıdır. İnatçı ve hayatı zorlaştırıcı korkular ilaç ve psikoterapi’nin birlikte kullanımında %100 e varan oranlarda tedavi edilebilmekte, kontrol altına alınabilmektedir.

Panik rahatsızlığı ruhsal bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlıkta öne çıkan belirtiler;

Kalp çarpıntısı,

Yüksek tansiyon,

Soluk alıp vermede güçlük,

Soluğun yetmemesi,

Başta ve vücutta uyuşma,

Ateş basması,

El ayak ve bacaklarda soğuma hissi,

Terleme,

Baş dönmesi,

Sersemlik hissi,

Mide bulantısı,

İstifra,

İshal,

Sık idrara çıkma gibi bedensel rahatsızlıklar olduğunda rahatsızlığı yaşayan kişilerin ve yakınlarının ilk aklına gelen tıbbi bir hastalıktır. Hasta ve yakınlarının böyle düşünmesindeki ana neden ruhsal bir rahatsızlığın bedensel belirtiler vermeyeceği inancıdır. Oysa ruhsal yaşantıların kaynağı beyindir. İyi ya da kötü hislerin nedeni de beyindir. Beyin bir organdır tıpkı kalp ve akciğer gibi. Beyin vücuttaki tüm organlara sinir lifleri aracılığı ile bağlıdır. Beyinden kalkan yersiz ve gereksiz mesajlar vücuttaki diğer organlara gittiğinde o organda kendisinde bir hastalık olmadığı halde bir hastalık varmışçasına tepkiler verir. Rahatsızlığı yaşayan kişiler ve yakınları da bir hastalıkları olduğu olabileceği endişesine kapılarak acillere ve doktorlara başvurular. 


Bedensel şikâyetlerle birlikte seyreden;

Kötü bir hastalığı olduğu endişesi,

Kalp kriz geçireceği korkusu,

Düşüp bayılacağı endişesi,

Beyninde bir tümör olabileceği kaygısı,

Aklına yitireceği korkusu,

Nefes alamayacağı, boğulacağı abartılı korku ve endişelerde bu bedensel belirtilere eklenince rahatsızlığı yaşayan kişi ve yakınları tamamen ne yapacaklarını bilemez halde hareket etmektedirler.


Panik rahatsızlığının nedeni nedir? Kimlerde gözükür?

Panik rahatsızlığı genetik yatkınlıkla ilgilidir. Öyle sanıldığı gibi aile içi sorunlar, ekonomik problemler, ağır iş stresi panik rahatsızlığına ya da ruhsal rahatsızlıklara neden olmaz. Bu türden sorunlar sadece rahatsızlığın ortaya çıkışını kolaylaştırır ya da hızlandırır. Hepsi o kadar. Ama asla nedeni değildir. Gerçekte depresyon üretmeyen bir beyin panik rahatsızlığı üretmez. Bu demektir ki panik rahatsızlığı yaşayan kişi öncesinde zaten depresyon atakları geçirmektedir. Yani dönem dönem keyifiz, isteksiz, yorgun, gergin, sinirli, her şeyi sorun yapabilen, alıngan biri olabilmektedir. Panik rahatsızlığı beynin bir üretimidir.


Panik rahatsızlığının tedavisi

Panik rahatsızlığı hafif dereceden ağır dereceye kadar sınıflandırılabilir. Hafif derecede olanlar ilaç tedavisi gerektirmeden psikoterapi adı verilen bir dizi pratik uygulama ile tedavi edilebilir. Orta ve ağır olanları ise ancak ilaç tedavisi ile tedavi edilebilirler.

Tıbbi bir nedeni teşhis edilemeyen ve tekrarlayıcı özellikteki karın ağrıları çocukluk çağının sık karşılaşılan ruhsal rahatsızlıklarından biri olan depresyonun belirtisidir. Ebeveynler bu türden sıkıntıları çoğunlukla çocukların uydurduklarının düşünmektedirler. Okula gitme öncesinde ortaya çıkan bu türden şikâyetleri okula gitmek istememeye bağlamaktadırlar.

Karın ağrısı ile birlikte gözlemlenen isteksizlik, keyifsizlik ve yorgunluk halleri çoğunlukla ebeveynlerin gözünden kaçmaktadır. Oysa karın ağrısına çoğunlukla bir depresyon belirtisi olan bu türden sorulduğunda ortaya çıkan belirtiler eşlik etmektedir. Karın ağrıları bulantı, istifra ve ishal ile birliktede seyredebilir.

Karın ağrıları çocuğun bilinçli olarak dile getirdiği ve belli bir amaca ulaşmayı hedefleyen yakınmalar değillerdir. Bu türden bir yakınma bir depresyon belirtisi olarak algılanmalı ve aşağıdaki depresyon belirtileri ebeveynler tarafından dikkatlice gözlenmelidir.

Çocukluk çağı depresyon belirtileri;
Öfke patlamaları

Kavgacılık

Karşı çıkma

İsteksizlik ve keyifsizlik dönemleri

Zaman zaman içinin sıkıldığından söz etme

Dikkat ve konsantrasyon sorunları

Ders çalışma isteğinin ara ara olmaması

Yersiz kuruntu ve endişelere takılıp kalma

Aynı konuya dönüp dolaşıp gelme

Ders başarısızlığı

Alınganlık


Hareketlilik ve durgunluk dönemleri

Çocukluk çağı depresyonu ailelerin ve eğitmenlerin en iyi tanımaları gereken çocukluk çağı ruhsal sorunudur.


Tedavi

Tıbbi bir açıklama getirilemeyen karın ağrıları bir depresyon belirtisi olarak değerlendirilmelidir. Karın ağrısını tedavisi gerçekte depresyonun tedavisine bağlıdır. Sonuçlar yüz güldürücüdür.

Kendine zarar verme ya da eşyalara zarar verme basit bir sinirlilik hali olarak değerlendirilmemelidir. Kendine ya da eşyalara zarar verme, öfke patlamaları bir ruhsal hastalık belirtisidir. Normal bir davranış ya da tepki değildir. Bu türden tepki ya da davranışlar ağırlıkla depresyon hastalığında gözlenir. Yüzlerine ya da kafalarına elleri ile vurabilir, kendilerini ısırabilirler. Ellerine geçen eşyaları yere atabilir, karşıdakine fırlatabilirler. Başını ya da ellerini duvarlara ya da kapıya vurabilirler.

Kendine eşyalara yada karşıdaki kişiye zarar verici davranışları olan kişiler kendilerini kontrol edemezler. Bazen yaptıkları davranışlardan dolayı kendilerini suçlayabilir bazende tepkilerinde haklı olduklarını öne sürebilirler. Her iki durumda da davranış devam edecektir. Bu nedenle bu türden davranış sergileyen kişiler ve birlikte yaşadığı insanlar uyanık olmalıdırlar.

Ağırlıkla depresyon hastalığına bağlı olan bu davranışlar için bir uzman yardımı gerekmektedir. Kendine eşyalara yada diğer insanlara zarar verici davranışlarda bulunan kişilerde depresyon hastalığında gözlenen tespit edilen aşağıdaki diğer ruhsal rahatsızlık belirtilerine de dikkat edilmelidir.

 

•Kişi ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) kendisini yorgun ve enerjisi azalmış gibi hissetmektedir, başka zaman kolaylıkla yapabildiği günlük işlerini ya da işini artık kendini zorlayarak yapabilmektedir.

•Günlük işlerini (ev temizliği alışveriş vb.), işini ya da sosyal ilişkilerini ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) sürdürmekle ilgili bir isteksizlik mevcut olmasına karşılık bu tip aktiviteleri görev ve zorunluluk olduğu için yerine getirmektedir.

•Hastaların bir kısmı ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) havanın basık olduğu dönemlerde kendini daha kötü hissettiğini belirtmektedirler.

•Sıkıntı ve üzüntü verecek konulara ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) takılıp kalma. Hastanın bu tür konulardan uzaklaşma isteği ve çabası olmasına karşılık bunu başaramama

•Ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) endişe ve karamsarlık hali mevcuttur. Hasta yakınları, sürekli olumlu telkinlerde bulunmalarına karşılık hastanın bu ruh halinden çıkamadıklarını söylemektedirler. Bazen hastanın kendiside endişe edecek ya da üzülecek bir durum olmamasına, iyi bir aile ve iyi bir eşe sahip olmalarına, parasal sorunları olmamalarına rağmen neden böyle hissettiklerini anlayamadıklarını belirtmektedirler.

•Hareketlerde ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) bir yavaşlama, dalıp gitmeler, dalgınlık halleri.

•Ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) unutkanlık, dikkatini bir konuya vermede güçlük (Hasta ve yakınları unutkanlık halinin son zamanlarda arttığını geçmişte böyle sorunları olmadığını söylemektedir).

•Ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) veyahut sürekli alkol, esrar, kokain gibi maddeleri kullanmaya eğilim

•İştah ve uykuda ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) artma ya da azalma şeklinde değişiklikler. Gün içinde uyku uyumaya eğilimli olma. Depresif dönem günler ya da aylar sürdüğünde hasta, uykuya dalamamaktan sık sık uyanmaktan yakınabilmektedir. Uyusa bile uykusunu alamadığından şikâyetçi olabilmektedir. Kilo kaybı ya da kilo artışları hastanın yakındığı konular arasındadır.

•Hasta ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) ağzının tadının kalmadığını ne yese tat alamadığını söyleyebilmektedir.

•Ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) kalabalıklarda sıkılma

•Ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) seslere tahammülsüzlük

•Ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) ağlama krizleri

•Çekingen davranışlar sergileme [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Başını alıp uzaklara gitmek istediğini belirtme [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Aklından bir an için intihar düşüncesinin geçmesi[ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Öfke nöbetleri [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•İnsanlara ya da eşyalara zarar verme isteği [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Aklından uzaklaştıramadığı takıntılı düşünceler. Geçmişe ya da geçmişte yaşanılanlara ya da bugünlerde yaşanılan sıkıntı veren konulara abartılı bir biçimde takılıp kalma. Hastalar bu durumu kasetin geri saymasına ya da bozuk plağın hep aynı yeri çalmasına benzetmektedirler. [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Nedensiz bir korku ve heyecan [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Evham ya da diğer bir deyişle abartılı yersiz düşünceler [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Aklını yitireceği ya da delireceği korkusu [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Kalp krizi geçireceği, felç olacağı, düşüp bayılacağı ya da nefessiz kalacağı korkusu yaşama [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Yalnız dışarı çıkamama ya da yalnız kalamama [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Kötü bir hastalığı ya da kanser olduğun ilişkin zihni meşgul eden düşünce ve korkular içinde bulunma [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Ani parlama, öfke patlamaları, insanlara ya da evdeki eşyalara zarar verebilme (bu dönemde yasal suç işleyebilme olasılığı artmaktadır). [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Anlık kendine zarar verme diğer bir deyişle intihar etme isteği ortaya çıkabilmektedir. Hasta[ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)] çoğunlukla anlık gelen ve kısa süren bu intihar etme isteğinin önüne (Çocuklarını ailesini ya da bu durumun geçiciliğini düşünerek) geçebilmektedir. Fakat yinede azımsanmaması gereken büyük bir çoğunluk sıkıntı veren ve bitmeyecekmiş gibi gelen bu ruh haline son vermek için intihar etmektedir.

•Sürekli bir iç sıkıntısı ve gezinme isteği. [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Kendisine yönelik olsun ya da olmasın yapılan davranış ya da sözler karşısında, tepki verme, alınganlık gösterme. [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Hayatı sıkıntı verici ya da boş olarak algılama. [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Yaşanan olaylardan kendini sorumlu tutma

•Karar vermede güçlük, anımsamada zorluk [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Konsantrasyonda azalma[ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Her şeyi olumsuz yanından görme, hayatı donuk ve cansız bir yer olarak algılama. [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Beyninin durduğu ya da çalışmadığı hissini yaşama. Her şeyi geç olarak algıladığı hissini yaşama [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Karasızlık durumuna girip karar alınması gereken durumları ortada bırakma ( iş, özel ilişkiler vb) [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Kendini değersiz işe yaramaz ya da suçlu hissetme ( gerçekte böyle hissetmesini gerektirecek hiçbir şey olmamasına karşılık) [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Kendine güvensizlik [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Cinsel isteksizlik [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Erken boşalma [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Kadında cinsel ilişkiye geçme korkusu (cinsel birleşmenin ağrılı olacağı korkusuyla cinsel ilişkiden ve yakınlaşmadan çekinme) [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Kekemelik [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Kalabalıklar ve yabancı topluluklar karşısında[ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)] çekingenlik, heyecan ve huzursuzluk duyma (sosyal fobi olarak bilinen durum)

•Yazılı ve sözlü sınavlarda aşırı heyecan duyma [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Topluluklar karşısında konuşmaktan çekinme[ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Aklından uzaklaştırmakta zorluk çektiği ve rahatsızlık veren takıntılı düşünceler içinde bulunma (kirlilik, temizlik ya da cinsellikle ilgili olabilen takıntılar) [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

Psikiyatri dışındaki branş dalları tarafından fiziksel bir hastalığa bağlı olmadığı belirtilen ve depresyon döneminde görülebilen bedensel rahatsızlıklar;

•Baş dönmesi [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Sersemlik hissi [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Göğüste sıkışma hissi ya da nefes darlığı [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Boğazda düğümlenme hissi [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Kalp çarpıntıları [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Mide ağrıları, şişkinlik hissi bulantı ve kusmalar [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Vücutta yaygın kaşıntı [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Sık idrar çıkma [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Ellerde, kollarda, ayaklarda ve vücutta şişlik hissi, elleri kapamada güçlük[ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Aşırı terleme [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Vücutta yaygın bir şekilde uyuşma ve damarlarda çekilme hissi [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Konuşma güçlüğü [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Ses kısıklığı [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Kulak çınlaması [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Kekeleme [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Kaslarda kasılma hissi [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Bayılmalar[ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Bacaklarda huzursuzluk hissi [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Kaşıntı [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Özellikle kol ve bacaklarda üşüme hissi [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Ateş basmaları [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Baş ağrıları [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

•Boyun, omuz, sırt ve bacaklarda kendini gösteren yaygın ağrılar (fibromiyalji olarak bilinen hastalık) [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]

 

Kendine çevresindeki eşyalara ve diğer insanlara zarar verici davranışlar da bulunan kişilerde yukardaki belirtilerde ağırlıklı olarak birlikte bulunur.

 

Tedavi

Tedavi kendine çevresindeki eşyalara ve diğer insanlara zarar veren kişilerin ruhsal hastalıklarının tedavisi ile gerçekleşir. Tedavide ilaç tedavisi ve psikoterapi ya birlikte ya da ayrı ayrı uygulanır.

Scroll to Top