Realiteyle Uyumsuz Duygular

Hani fare dağa küsmüş dağın haberi yok derler ya, iste onun gibi birsey. Hissedilenle mevcudun kopukluğu. Şu kuramcılar var ya, genellemeler yaparlar, kategorize ederler, şemalar icat ederler. Bir heves bir heves sorma gitsin. İnsana ve hayata ait her seyi bir formüller serisi ile açıklama manyaklığı. Bir anahtar keşfetme çılgınlığı. İnsana ait bir krizi adlandırma yarışı. Sokacaksın krize anahtarı çevireceksin gücün yettiğince sorun tanımlanmış olacak. Ve arkasından çözümler yağacak ahmaklığı. Her bir deli kuramcı kendi anahtar şablonlarını geliştirmiş. Kendi dar gerçekliklerinden hareket ederek. Karşımda iki çocuklu bir anne var. Sorunlu diye getirdiği cocukla ilgili bilgi veriyor. Sorunsuz olduğunu düşündüğü cocuk karşıdaki koltukta gözlerini kaçırarak nerde ise yere kapanacak vaziyette oturuyor. Anne duyduğu okuduğu yani etiketlendigi ne varsa bocalama döküyor, problemli olduğunu düşündüğü çocukla ilgili. Çocuğun üç gün önce babasını kaybettiğini içine kapandığını sessizleştiğini özgüven sorunları yaşadığını anlatıyor. Bu arada çocuk, hani sessiz ve özgüven sorunu olan çocuk, benim sırtıma çıkmış durumda. Bir başka hamle yapmak için kolumu aşağı çekiştirip duruyor. Annede “yapma oğlum” diye çıkışıyor. Öğretilenlerle,(deneyimlediklerimiz yada analiz ettiklerimizle değil) beynimize çiziktirilenlerle insana ait ne varsa bodoslama anlatıyoruz. Açıklamak için bile değil. Anlatarak gevşemek için bile değil, konuşmak için. -Kaygılı bir anne gece boyunca oğlunun nefes alış verişlerini kontrol edebiliyor. Oysa gün boyu çocuk doktorlarının “bir şeyi yok” demelerine rağmen. Beyninden geçen her düşünceyi gerçekmiş gibi algılayarak.-Çocuğa sorular soruyorum. Babanın yitimine dair. O hala masamdaki oyuncak kobra yılanına ulaşmaya çalışıyor. Bu arada kolumdaki güç tükenmek üzere. Anlıyorum ki anne bir kez bile sormamış. Anlamaya çalışmamış. Çocuğa ilişkin kendi beyninden geçenlerin doğruluğunu. Çoğunluk böyle yaşıyor. Kuramcılara bin selam! Keşke olmasaydınız. Tek kişilik hücrelerinizde koca bir insanlığı etiketlediniz. Vebalini biz çekiyoruz. Etiketlenenler bile değil.
Beynimizden geçenlerin doğruluğunu sınamadan geçen bir hayat. Çoğunluğun bir sıkıntısı yok bu duruma dair. Sıkıntı azınlıkta, bas gitsin diyemiyenlerde.

Scroll to Top